HAZİRAN 2008
 
HALİMİZ
 
Elektriğe zam.. %23.7
 
Ekmeğe zam… % 25
 
Doğalgaza zam… %7.2
 
Benzine zam… Her hafta
 
Şekere zam
 
Pirince zam
 
Motorlu taşıt ÖTV Avrupa’nın 5 katı
 
Özel iletişim vergisi
 
Eğlence vergisi
 
Tabela vergisi
 
Ka – De- Vergisi
 
Şans oyunları vergisi
 
Gelir vergisi
 
Emlak vergisi
 
Çevre temizlik vergisi
 
Alım-satım vergisi
 
Damga vergisi
 
Gümrük vergisi
 
Hep tüketime zam, hep vergi…
 
İyi de arkadaş, halk ne zaman soracak “hep vergi, hep vergi, bunun ALGI sı ne zaman?”
 
NOT: 2007 vergi gelirlerine bir bakın…
 
(Milyon YTL)
 
DOĞRUDAN VERGİLER                     51.842,8 
Gelir Vergisi                                      34.446,8 
Kurumlar Vergisi                               13.750,6 
Mülkiyet Üz. Alınan Verg.                    3.645,4 

DOLAYLI VERGİLER                         100.943,1 
Dahilde Alınan KDV                             16.792,6 
Özel Tüketim Vergisi                           39.110,5 
Petrol ve Doğalgaz                              22.051,8 
Motorlu Taşıtlar                                      4.293,3 
Alkollü İçkiler                                         1.889,4 
Tütün Mamülleri                                      9.646,5
Kolalı Gazozlar                                           184,6 
Day. Tüketim ve diğer                            1.045,0 
Banka ve Sig. Muam. Vergisi                  3.149,1 
Şans Oyunları Vergisi                                 326,5 
Özel İletişim Vergisi                                4.210,5 
Dış Tic. ve Muam. Al. Verg.                    28.970,3 
Gümrük Vergileri                                      2.440,6 
İthalde Alınan KDV                                 26.492,6 
Diğer                                                               37,1 
Damga Vergisi                                           3.641,9 
Harçlar                                                       4.741,5 

DİĞER VERGİLER                                            45,8 

TOPLAM VERGİ GELİRİ                         152.831,7
 
 
Tolga YAYGIN




KOLTUK-1
 
Sahibi olduğu marketin iflas etmesinden sonra bir işyerinde çalışmaya başlayan Erdal Aydın (31), işten çıkartılması sonucu girdiği bunalımdan kurtulamayarak intihar etti.
 
Gençler Gazoz'un sahibi Sabri Gençler (66), yaklaşık 10 yıl önce iflas ettikten sonra girdiği içecek dağıtım işinde de başarılı olamayıp 400 bin YTL borçlanınca, 3 katlı evini teslim almaya gelen icra memuru ve avukatın yanında tabancasıyla intihar etti.
 
Gölcüklü esnaf Cemal Cömert (54) intihar etti. Tabanca ile kendini vuran Cömert'in iflas ettiği ve bu yüzden intihar ettiği söyleniyor.
 
Gaziantep'te 2 hafta önce dünyaya gelen dördüz bebeklerden biri bakımsızlık ve yetersiz beslenmekten dolayı öldü. Baba Mustafa Karlıoğlu, Emre'den sonra diğer 3 bebeğini de kaybetmekten korktuğunu belirterek, "Henüz iş bulamadım. Anne sütü yeterli olmadığı için hazır mama alarak bebekleri beslemeye çalıştık. 33 YTL'lik bir mama 1 günde bitiyor. İşsiz olduğum için tefecilerden faizle para almak zorunda kaldım. Eğer para bulamazsam ölecekler" dedi.
 
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde, yaşları 3 ile 17 arasında değişen 24 çocuğa lösemi teşhisi konuldu. Ancak, aileler tedavi masraflarını karşılayamadıkları için çocukları hastaneden çıkartıp eve götürdüler. Çocuklardan 9'u öldü.
 
Kan kanseri nedeniyle tedavi için yardım talebinde bulunan Sevcihan Konur, hastalıkla olan mücadelesini kaybetti. 50 bin YTL'ye ihtiyacı olan Konur, paranın bulunamaması nedeniyle tedavi olamadı.
 
Dört yaşındaki Çiğdem, parasızlıktan öldü... 'Bana Cindy alırsan iyileşirim' diyen Çiğdem'in 80 milyon liralık ilaç parası için erkenden iş aramaya çıkan baba, döndüğünde kızının cansız bedenini buldu

8 bin kişi parasızlıktan kobay oldu. Türkiye’de uyuşturucu bağımlılığı ve alkol tüketiminin düşük olması nedeniyle yabancı ilaç firmaları ‘Türk kobayları’ tercih ediyor. Parasızlıktan ek gelir olarak kobaylık yapan vatandaşa araştırma başına 300 ile 1000 YTL arası ücret veriliyor.

MUĞLA'nın Köyceğiz İlçesi'ne bağlı Pınarköy'de oturan, 6 çocuklu Çakır ailesinin maddi durumları iyi olmadığı için tedavi ettiremedikleri kalbi delik 15 yaşındaki kızları Özlem, okul arkadaşlarının gözleri önünde bayılıp hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK, tanesi 4.800 dolar olan milletvekili koltuklarının renklerinin tartışmaları tetiklediğini ve değiştirilmesi gerektiğini söyledi. TBMM eski başkanı Bülent ARINÇ ise  uzun süreli çalışmalarda renkten ve koltukların ergonomik olmamasından doğan sıkıntılar yaşandığını belirtti.
 
NOT : Kaç kişiyi zengin ettiği belirlenemeyen koltukların hikayesi yakında burada… Haa unutmadan sormak isterim. İçinizde 4800 dolar verip ergonomik olmayan bir koltuk alacak kadar zeki birisi var mı? Ya da bir koltuğa 4.800 dolar verecek kadar...
 

Tolga YAYGIN


ÖSS
 
14 Haziran’da yapıldı ÖSS… Yine ter döktü yüz binler… İçeride gençler, dışarıda aileleri. Yine gelecek 195 dakikaya sığdırılmaya çalışıldı. Kutucuklar doldurularak geleceğin mimarları, öğretmenleri, doktorları, avukatları, yargıçları vs. vs. bu mesleklere aday oldular.
 
16 yıl önceyi hatırladım. Üniversite sınavına girdiğim yılı. Büyük bir stres, yeterince çalışamama düşüncesinin yol açtığı pişmanlık, keşkeler… O yıllarda iki aşamalı yapılıyordu sınav. Birinci aşamada öğrenciyi seçiyorlar, ikincide yerleştiriyorlardı!… Güler misin ağlar mısın? Sonra ÖSYM yerleştirmekten vazgeçti, öğrencileri seçmekle yetindi. Herkes kendi kendini yerleştirmeye başladı, puanına göre…
 
Yıllardır bu sınav sisteminin gençlerde yarattığı psikolojik baskı konuşuluyor. Koskoca bir hayatın 3 saate sığdırılmasının yanlışlığı, okul eğitimi yerine dershane eğitimi ile sınava hazırlanıldığı, bunun hem ailelere maddi külfet, gençlere ise manevi eziyet olduğu söyleniyor. Her iktidar, her muhalefet bu konuda hem fikir. Sadece söyleniyor. İcraat? Yok.
 
Başbakan da bu sistemden şikayetçi, Milli Eğitim Bakanı da… Şikayetçi olmaları normal, hiçbir şey yapmamaları garip. Yani bu konuda yasa yaptınız da elinize vuran mı oldu? Popülist politika kolay. “Çok kötü sınav sistemi, yazık bu gençlere” demek kolay, ya düzeltmek?
 
Bu ülkede belli bir dönemin gençlerini kurban ettiniz. Artık aklınızı başınıza alın. Öncelikle ÖSS denilen rezaleti kaldırın. Orta öğretim ders notları ortalamasına göre istediği bölüme gitsin öğrenci. Böylece derslerine daha iyi çalışır, liselerde bozulan öğrenci davranışları düzelme eğilimine girer, öğretmenler daha ciddiye alınır, veliler dershane-özel ders bunalımından kurtulur.
 
Hiç korkmayın. Usulsüzce, notları şişirilerek hak etmediği bir bölüme giden öğrenci zaten o bölümde okuyamaz, değil mi? Birkaç yıl kontenjanlarda sıkıntı olabilir ama gençler yerine kontenjan kurban etmek daha insancıldır…
  
Tolga YAYGIN


IRAK’TA DEMOKRASİ
 
Şu fotoğrafa bir bakın : FOTO 1 (Tıkla) 


Bu fotoğraf vardı gazetelerde… İyice baktım. Gözlerimi kaçırmamaya çalışarak. Hiçbir şey hissetmedim, insan olmanın utancından başka.  Siz de bakın gözlerinizi kaçırmadan. İnsan olmanın utancını hissedin. Amerikan demokrasisini görün. Çaresizliğin kıskacını hissedin. Şu anda Irak eskiye göre daha mı özgür? Daha mı demokrat? Düşünün bakalım…
 
İnsan oğlunun petrol için kıydıklarına bakın. Kadın, yaşlı, çocuk, bebek demeden yarattığımız yıkıma bakın. İşte bu fotoğraftaki payımızı düşünün. Bizim ne suçumuz var diyorsanız, bu sayfayı şimdi kapatın.
 
Tüm dünyanın bu vahşet karşısındaki sessizliğini düşünün. Tıpkı Bosna’da olduğu gibi.  Aynı şeyi yaşama ihtimalimize kafa yorun.
 
VE SİZ… savaş çıksın, coğrafya değişsin, yeni devletler (anladınız siz onu) kurulsun diye göbek atanlar… Fotoğraftakilerin kendi çocuğunuz ve siz olduğunuzu düşünün. Elinize alıp silahı, dünyadaki lider olduğunu iddia eden beyinsiz kuklaların TERÖRİST dediği şey olmaz mıydınız?
 
Son söz : “Beş puşt bir kişiyi dövüyor ve siz seyrediyorsanız, bilin ki altıncı puşt sizsiniz…”
 
Tolga YAYGIN


FUTBOL FUTBOL SEN NELERE KADİRSİN…
 
Sokaklar inliyor…

Bir maç daha kazandı Milli Takım.

Hem de 2-0 dan 2-3 bir skorla.

Çeyrek finale yükseldi kupada.

Çekleri eleyerek.

Ortalık yıkılıyor

Komşu teyzenin sesi kısıldı Nihat’a kurban olmaktan

Merkez bankası faizleri 0.5 puan artırdı.

Petrol varil fiyatı 149 dolar oldu 150 yi zorluyor.

İşsizlik arttı, her geçen gün artıyor.

Teyze bağırıyor “Gooooool”

Anayasa Mahkemesi önünde arbede var

Tuzla tersanesinde grev başladı

AKP yaklaşık 400 sayfalık savunma verdi

“Az kaldı, kır ayağını geçirme ileri!”

Gül, Erbakan’ı affedecek mi?

Samsun’da otobüs uçtu 4 ölü var

Lice’de çatışma: 1 yaralı var

Kırım Kongo doktorlara da bulaşmaya başladı

Paradan para kazanma devri geri geliyor

Maç bitti. Heeeeeey!...

Gözümüz aydın

Türkiye çeyrek finalde

Gerisi ne gam?...
 
Tolga YAYGIN


HRANT DİNK – 2
 
Birkaç gün önce yine bu sayfada yazmıştım. Hrant DİNK cinayeti ve bu konuda devlet yetkililerinin tutumu üzerine bazı tespitleri… Yavaş yavaş yeni deliller ortaya dökülmeye başladı.
 
Meğer Dink’in öldürüleceği devlet güçlerince tepeden tırnağa tüm birimler tarafından biliniyormuş. Kimi medya kuruluşları bu duruma oldukça şaşırıyor…
 
Devlet ve buna bağlı istihbarat kurumlarının bazı konularda bilgi toplaması, takibat ve tahkikat yapması gayet doğaldır. Devlet olma gereğidir. Garip olan, bunca şeyin öğrenilmesine rağmen önlem alınmaması ve bu ülkeye gönül vermiş bir aydının katledilmesine bir yerde izin verilmesidir. Vahim olan budur.
 
İstihbarat çalışmaları devlet olmanın gereğidir dedik. Devlet olmanın diğer gereklerinden biri de halkını canilere karşı korumak, suç işlenmesini önlemek, bunda başarılı olunamazsa suçluyu cezalandırmaktır.
 
Şimdi bizim devleti yönetenlerden isteğimiz şudur: DİNK cinayeti konusunda bilgi sahibi olup ta bunu gizleyen bütün görevlilerin acilen cezalandırılması. Samast, Tuncel ve Hayal’in de başka insanlara zarar vermemeleri için gerekli cezai tedbirlerin alınması. (Cezaevine giderken bile insanları tehdit etmekten geri kalmayan bir manyağın toplum içerisine salıverilmesi ciddi sorumluluk ister.) Bu şahısların birer maşa olduğunu anlamayan yoktur galiba. Tetiği çektirenlerin de acilen tespit edilip, toplumdan soyutlanmaları ki onlar ilk üç isimden daha büyük tehlikedir bu ülke için...
 
Bunlar yapıldığı takdirde toplum vicdanı kısmen de olsa rahatlar… Yok bunlar yapılmaz, bir zamanlar olduğu gibi, sorumlular ödüllendirilir, psikopat katillerin cezaevlerinden kaçışlarına zemin hazırlanır – ya da göz yumulur – sa (Bkz. M. Ali Ağca, Haluk Kırcı, Oral Çelik, Çatlı vs.vs.vs.) işte o zaman insanını koruyamayan, güçlünün daima haklı olduğu bir devlet izlenimi doğar ki vay o zaman halimize…        
 
Tolga YAYGIN



HRANT DİNK’İN KATLİ VE DEVLETİN DERİNLİĞİ

 
Devlet kurumlarındaki derinlik hiç bitmedi ülkemde… Zaman geldi kanun kaçağıyla milletvekili, emniyet müdürü aynı karelere sığdılar. Emniyet Müdürünün bilgisi dahilinde Haluk KIRCI emniyetten kaçtı. Çakıcı’ya kırmızı pasaport verildi. Aciz kalan devlet yöneticileri mafyaya sığınmayı marifet saydılar. Mücadele etmeleri gereken katillerle, soyguncularla, eşkiyalarla aynı masalarda oturdular.
 
Mehmet Nabi İNCİLER namı diğer İNCİ BABA Güniz Sokaktaki evinde Demirel’i ziyaret edip sonrasında “O benim şeyhimdir, müridler şeyhlerine sadık olur” dediğinde artık film kopmuştu iyice. Bir mafya babası bir başbakanı ziyaret ediyor ve muhtemelen ziyaret edilende gurur duyuyordu. Kimlerin kimlerden cesaret aldığı ortada değil mi? Tansu Hanım değil miydi mafya bozuntularını kastederek : “Bu devlet için kurşun yiyen kadar atanda kutsaldır” diyerek cinayetlere davetiye çıkaran?…
 
Aynı derinliğin içindeki insanlar değimliydi Uğur MUMCU’yu katledenler. Ahmet Taner KIŞLALI hocaya kıyanlar… Kendilerine tetikçi bir köpek bulup cinayetlerini acımasızca seyretmediler mi?
 
Bizler yapmadık mı türlü cinayetlere göz yumanları, kanun kaçakları-mafya bozuntularını koruyup kollayan ağabeyleri daha sonra parti başkanı hatta bakan bile?...
Bahçelievler katliamında Muhsin YAZICIOĞLU’nun rolü neydi? Sorduk mu kendimize acaba? Mehmet AĞAR’ın imzası bulunan pasaportları, salıverilsin imalı yazıları düşündük mü? “Biz her şeyi devlet için yaparız” dediklerinde bir dakika durup “Devlet Kim?” dedik mi? Hep katillerin arkasından bağırılmadı mı “Türkiye seninle guru duyuyor” diye?...
 
Aynı şeyler sürekli tekrar ediyor. Aynı film gösterilmeye devam ediyor. Dün Uğur MUMCU idi kurban, Hrant DİNK, yarın kim bilir kim?
 
Ve ne hikmettir ki her şeye muktedir olan devlet, bu cinayetlerde her zaman pasif kalıyor. Kanlı katilleri bir türlü bulamıyor. Neden?
 
Çünkü devlet içindeki devlet olayın içinde. Onların isteği dışında hiçbir delil geçerli değil. Derhal arşivlerin tozlu raflarına ya da özel kasalara.
 
19 Ocak 2007’de katledildi DİNK. Birkaç gün oldu güvenlik kamerası kayıtları ortaya çıkalı. 19 Ocak’tan beri çırpınıyor Dink ailesi, güvenlik kamerası kayıtlarının ortaya çıkarılması için. Yok dendi, incelenecek dendi. Hergün yüzlerce güvenlik kamerası kaydıyla haberlerine malzeme bulan medya bunu bulamadı. Ne oldu? İşte ortada. Yani devlet içindekiler diyor ki: “Her şeyin zamanı var. Durun bakalım. Hele ortalık durulsun, olanlar unutulmaya yüz tutsun. İnsanlar Hrant kimdi diye birbirlerine sormaya başlasın. Kayıtlar da ortaya çıkar, Ogün’e silah verip cinayet işletenlerde.”
 
Bu ülkenin değerlerine yazık. Suskun toplum isteyenler! Bugün size karşı suskun bir toplum yaratmaya çalışıyorsunuz. Unutmayın ki sadece size değil, yarın tüm dünyaya karşı suskun bir toplum yaratıyorsunuz. Bir gün çıkıp ta “İşte bize şu ülke bunu yapmak istiyor. Ne oldu milli birlik? Hani Kurtuluş Savaşı bilinci” dediğinizde emin olun yüzünüze tükürecek yetmiş milyon insan var…
 
Tolga YAYGIN


CHP'NİN HALİ

Her zaman iktidara yürüyen, Atatürk'ün emaneti, altı okun yegane sahibi, demokrasinin yılmaz savunucusu CHP... Hem Cumhuriyet'in hem de halkın partisi CHP...

Ülkeme "Muhalefet Nasıl Yapılamaz" ı öğreten büyük parti. Herkese demokrasi dersi vermeye kalkan ama kendisine rakip olanları hemen ihraç ediverecek kadar demokratçık bir lidere sahip parti...

CHP li olmadığı halde, Tayyip Bey ve arkadaşarını istemeyen yüzbinlerin oyunu alıp yine de iktidar olamayan CHP, daha doğrusu CHP yöneticileri, kişisel hırslarına partiyi kurban ediyorlar.  Madem bu kadar halkçı, bu kadar demokrat, bu kadar laik, bu kadar  bilmem nesiniz, bırakıverin bakalım o güzel ofisleri, koltukları. Hani hepiniz birer Cumhuriyet neferisiniz ya, sökün omuzunuzdaki genel başkanlık, genel sekreterlik vs. vs. apoletlerini, sade birer nefer olarak hizmet edin Atatürk'ün partisine.

Aman efendim olur mu? Onlar bırakırsa koskoca parti batar (şimdi su yüzünde ya!). Hiç Baykal'sız, Sav'sız, Anadol'suz CHP olur mu?

Nice değerli insanı partiden uzaklaştır, meydan sana kalsın, konuşmak kolay. Ne de olsa parti bütçesinden danışmanlarınız var. Yazarlar üç beş sayfa, okuyuverirsiniz prompterdan. Al sana politika.

Sıkıştın mı? "Aman laikik elden gidiyor" , "Sıkmabaşlar geliyor" , "Rejim tehikede" , "Atatürk'ün Cumhuriyeti risk altında" falan, falan, falan.....

Sahi, türban, din gibi konular olmasa ne konuşacaksınız? Atatürk olmasa kimin ardına saklanacaksınız?...

 Tolga YAYGIN


Tüm hakları saklıdır. Copyright © Tolga YAYGIN



Burada yayınlanan yazıların tamamı aynı zamanda www.tolgayaygin.com internet sitesinde yayınlanmaktadır.
www.tolgayaygin.com
 
 
30 Nisan 2008 den bugüne 5927 ziyaretçi (11190 klik) ziyaret etti!...
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol